Gelecek Partisi Genel Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Tam Demokrasi İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” modelini düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın resmi Instagram hesabından yapılan ve şimdi bir yalanlama ya da resmi açıklama gelmeyen ‘istifa’ paylaşımını kıymetlendiren Davutoğlu, Albayrak’ın istifa metninde kullanılan Türkçe’nin ilkokul seviyesinde olduğunu söyledi.

“2 YIL İÇERİSİNDE 2 DEFA UYKULARIMIZ KESİNTİYE UĞRADI”

Davutoğlu ulusal sistemlerin hepsinin bir kriz içinde olduğunu belirterek Türkiye’de de idare krizi olduğunu savundu ve şöyle konuştu:

“Dün gece yaşadıklarımız bugün bu basın toplantısını daha da manalı kılmıştır. İnsanların hayatlarında unutamadıkları uykusuz geceler vardır. Dün son 2 yıl içerisinde 2 defa böylesine hüzünle uykularımızın derinden kesintiye uğradı.

Birisi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bugün maalesef kendilerini milliyetçi olarak sav eden birtakım kısımların neredeyse kazansa bayram yapacakları Trump’ın, ‘Ahmak olma’ diyerek mektup gönderdiği gecedir. O gece onurla bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamını kurmuş bir ecdadın devamı olarak uykularımız kaçmıştı. Hüzün ve hicap duymuştuk. Amerika’nın yahut başka devletlerin başında kim olursa olsun bizim Cumhurbaşkanımıza bu halde hitap edemez. Geldiğimiz nokta hicap verici.”

“BAKANLAR ORTASINDA İSTİFA RESTLEŞMESİ”

Berat Albayrak’ın ‘istifa’ paylaşımına da değinen Davutoğlu, “Dün gece de hem devlet teamüllerimiz hem demokrasimiz hem basın özgürlüğümüz hem de ülkemizin eğitim kalitesi açısından önemli hicap ve hüzün duydum. Bu birinci sefer olmuyor artık istikrar getireceği vaad edilen ve Türkiye’de esaslı bir siyasal taban oluşturulacağı sav edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bakanlar ve cumhurbaşkanı ortasında istifa restleşmesine şahit olunan bir yapıya dönüşmüştür.

Evet çok siyasal krizler, inişler çıkışlar, bir grup tansiyonlar yaşamıştır. Ancak bir bakanın muhattabı olduğu cumhurbaşkanından habersiz olarak istifa ettiği, bu istifayı da çıkıp mertçe halkın önünde görünerek yapmadığı ve toplumsal medya üzerinden her türlü dedikoduya açık bir formda yapmış olması, devlet geleneğimiz açısından hicap vericidir.

Bugün devlet bakanlığına oturan başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, bir arada çalışmış eski bir mesai arkadaşı olarak hala bu türlü bir hissiyatı varsa eski bir dost, (olarak) bu manada açık ve samimi bir halde sesleniyorum; Artık başınızı ellerinizin ortasına alın ve düşünün.

Bundan aylar evvel bir öteki Bakan istifa restleşmesi çeker, toplumsal medya üzerinden kitleleri mobilize eder ve sizin karşınıza o istifa restleşmesi ile oturur ve siz buna müsaade verirseniz bugün en yakınınız, aile ferdiniz olan bir öteki Bakan bunu yaparsa, yarın hangi mevkide bulunan kimlerin devlet teamüllerine karşıt olarak hareket edeceği bilinemez” diye konuştu.

“İSTİFA SİSTEMİ ONURLU BİR MEKANİZMADIR”

Davutoğlu, “Sık sık kendisinin de söylediği bir kelamı hatırlatırım, Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değildir. İstifa düzeneği onurlu bir sistemdir. Tek taraflı alınır fakat evvel muhattabı üst makamlardır sonra kamuoyudur. Toplumsal medyada bu yolla yapılan bu istifalar devlet yapımızı derinden etkilemektedir.

Demokrasimiz ismine hicap vericidir. Bugün şahsileşmiş bir iktidar ve ferdî alakalar üzerinden yürüyen bir idare biçimiyle demokrasi geçmiş periyotlarda en fazla yarayı almıştır. Türkiye çok güç periyotlar gördü lakin devletin bütün prestijinin ve halkın iradesinin tek bir şahısta tecelli ettiği ve herkesin o bireyle olan hesaplaşması üzerinden güç devşirmeye çalıştığı bir devir yaşamadı. Demokrasiyi ayağa kaldırma vaktidir” tabirlerini kullandı.

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN YÜZ KARASI BİR GECE”

Ahmet Davutoğlu kelamlarını şöyle tamamladı:

“Eğer bir Bakan istifa ediyorsa bunun birinci muhattabı Türkiye kamuoyudur ve kamuoyunu bilgilendirmesi gereken özgür basındır. Ortalıkta bir metin dolaşıyor ancak bu metinin ne tehidi var ne teskibi var. Bakın üzerinden 12 saatten fazla vakit geçti. Bu türlü bir istifa var mıdır? bilmiyoruz. Demokrasilerde bu türlü bir şey olmaz. Basın özgür olduğunu sav ediyorsa artık yarın hangi baskıyla karşı karşıya kaldıkları sorusundan bağımsız olarak vazifesini yapsınlar. Bir iki kanalın biraz mahcup bir halde haberi vermesi dışında ana mecra denilen kanallar bu olayı yok gördü.

Bütün memleketler arası kanallar bu olaydan bahsederken şayet Türk basını bu olaydan bahsetmediyse basın mensuplarının da başlarını ellerinin ortasına alıp, ‘nereye gidiyoruz?’ sorusunu sorma vaktidir. Evet bizim haberlerimizi baskı nedeniyle vermiyorsunuz lakin Türkiye’nin bahtını etkileyecek bir şey yaşanıyor ve siz buna sessiz kalıyorsanız bu kabul edilebilir bir durum değildir.

Basın özgürlüğü açısından yüz karası bir gece yaşadık dün. Metni aldığımda bu gerçek olamaz dedim. Bu türlü bir istifa olmayacağından değil, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı’nın Cumhurbaşkanına hürmetinden ötürü bunu yapmayacağından değil, Türkiye Cumhuriyeti’nde bakanlık makamına gelmiş birisinin bu türlü makus bir Türkçe kullanmasına inanamadım. Bakanlık makamı bu türlü berbat bir Türkçe kullanıyorsa, ilkokul seviyesinde bir Türkçe bu birtakım yanılgılarıyla. Bakan Türkçe bilmeyebilir yanındaki danışmanı bilsin. Bu Türkçe ile bırakın bakanlık yönetim etmeyi küçük bir kurum bile yönetilemez.”

Sözcü