TTB Merkez Kurulu Covid-19 pandemisinin Türkiye’deki 7. ayına ait basın toplantısında Prof. Dr. Hasret Azap Kurt, Doç. Dr. Osman Elbek, TTB Covid-19 İzleme Kümesi üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala ile TTB İdare Konseyi Üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt bilgilendirme yaptı. Bakanlığın sağlıklı bilgiler açıklamadığı için pandemiyle uğraşta meşakkatler yaşandığını belirten uzmanlar, bundan sonraki süreç için de TTB’nin tekliflerini kamuoyuna açıkladı.
“350 BİN DOĞRULANMIŞ OLGU TOPLUMA AÇIKLANMADI”
Sıhhat Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı tablo ile alandaki bilgilerin örtüşmediğini, en sonunda bakanın bunu açıklamak zorunda kaldığını söyleyen Prof. Dr. Kayıhan Pala, şunları söyledi:
Bilim konseyine değil, bir gazeteciye verdiği demecinde; Nisan ayında yapılan PCR testlerinde müspetlik oranının yüzde 20 olduğunu, bu oranın Eylül ayında yüzde 10’a düştüğünü açıkladı. Bu açıklama çerçevesinde tablolara baktığımızda Nisan ayında 81 bin 570 olgunun aslında olumlu olduğu halde topluma açıklanmadığını görüyoruz. Eylül ayında da 275 bin 647 doğrulanmış olay topluma açıklanmamış.
Buna nazaran yalnızca Nisan ve Eylül aylarında 350 binden fazla doğrulanmış olgunun topluma bildirilmediği açık olarak görülüyor. Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Ekim aynını da buna katacak olursak, olgu sayısının bakanın bildirdiğinden çok daha yüksek olduğu, doğrulanmış vefat sayılarındaki tartışmanın ise sürdüğü açık olarak görülecektir” dedi.
FOTO: DHA
SIHHAT VE ULUSAL EĞİTİM BAKANLIKLARI ORTAK HAREKET ETMELİ
Prof. Dr. Hasret Azap Kurt, okullarda bir hadisenin çıkması durumunda ne yapılacağının iki bakanlık ortasında tam belirlenmediğini belirterek, “Okulların kapalı kalmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz. Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerini almayacağını biliyoruz. Okullar açılmak zorunda fakat salgın denetim altına alındıktan sonra. Evvel salgın denetim altına alınmalı sonra açılmalı. Örneğin günlük olgu sayısı binin altına indiğinde açılabilir, olguların artmasıyla tekrar kapatılmaya gidilebilir” diye konuştu.
COVİD-19 VİRÜSÜ KAPAN SIHHAT ÇALIŞANI SAYISI 30 BİNE DAYANDI
Covid-19’un bir meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için 130 ülkede çalışmaların başlatıldığına yer verilen basın toplantısında, ”Yerelden ulaşan bilgilere nazaran dün itibariyle 48’i tabip 112 sıhhat çalışanını kaybettik, 29 bin 865 sıhhat çalışanı hasta” denilerek Sıhhat Bakanlığı’nın, sıhhat çalışanlarıyla ilgili dataları de açıklamaya davet edildi. Sıhhat çalışanlarından yoksun edilen testlerin, futbol federasyonu üyelerine yapılması eleştirildi.
LİSANA GETİRİLEN MESELELER VE TAHLİL TEKLİFLERİ
TTB İzleme Konseyi üyeleri ile uzmanların lisana getirdiği ve raporda yer alan problemler ve tahlil teklifleri ise ana başlıklarıyla şöyle sıralandı.
**Pandemi periyodunda birinci temel sıkıntımız hakikat ve emniyetli bilgi ihtiyacıdır.
**Okullarda Sıhhat Bakanlığı’nın hazırladığı rehberde belirtilen tedbirlerin uygulanabilmesi için yapısal eksiklikler giderilmelidir.
**İnfluenza ve Covid-19 birlikteliğinin kusursuz fırtınasına şimdiden hazırlıklı olunmalıdır; tekrar uzaktan eğitime dönme mümkünlüğü için gerekli şartlar şimdiden tam ve eksiksiz olarak sağlanmalıdır. Fiyatsız, ulaşılabilir internet ağı ve tabletin temininin şimdiden kâfi seviyede olması için gerekli çalışmalar acilen sonuçlandırılmalıdır.
10 MİLYON DOZ AŞIYA GEREKSİNİM VAR
**Pandemi devrinde bir öbür temel problemimiz, mevsim prestijiyle Covid-19’a influenza ve pnömokoksik pnömoni ilavesiyle ortaya çıkacak olan kusursuz fırtınaya hazırlıksız olmamızdır. Sıhhat Bakanlığı, “her yıl olduğu gibi” bu yıl da 1.5 milyon doz aşı siparişi verdiğini açıklamıştır. En iyi ihtimalle 10 milyon doza gereksinim vardır.
FOTO: SHUTTERSTOCK
**Sağlık Bakanı, sıhhat çalışanlarında Covid-19’un meslek hastalığı olup olmadığı meclis soru önergesine “konunun kendilerinin ilgi alanlarına girmediğini” söyleyerek Covid-19’u hastalık kategorisine alma lütfunda olmadığı üzere ölümümüzü bile iş kazası/meslek hastalığı kategorisine almıyor, almıyorlar. Meğer dünyadaki bir çok ülke Sıhhat Bakanları “Covid-19 sıhhat çalışanları için meslek hastalığıdır” beyanatında bulunuyor.
**Türkiye’de bilimsel olmayan TEST Stratejisi değiştirilmelidir.
**İzolasyon ve karantinada olan yurttaşların ahengi sağlanmalıdır. Yoksulluk, mesken şartlarının uygun olmaması üzere nedenlerle izolasyon ve karantina ahengini bozan durumlar incelenmeli, dışlayıcı, polisiye önlemlerle değil toplumsal dayanak sağlanarak ahenk artırılmalıdır.
** Ülkemizde şimdiye kadar filyasyon diye yapılan uygulamanın “temaslı taraması” olduğu; gerçek filyasyonun “geriye dönük sıfırıncı vaka” filyasyonu olduğu gerçeği artık kabul edilmeli, pandemiyle tam bir gayrette bilimsel bilgi ışığında yol alınmalıdır
**Hiçbir pandemiyle şaşalı sıhhat kurumlarında başa çıkılamaz. Pandemide insanların hastanelere “düşmesi” ne kadar azaltılırsa muvaffakiyet da o kadar yüksek olacaktır. Bunun da birinci ve en kıymetli şartı birinci basamakta pandemiyi karşılamaktır.
HİDROKSİKLOROKİN TEDAVİDEN ÇIKARILMALI
**Tedavi algoritması gözden geçirilmeli, yapılan araştırmalarda tedavide yeri olmadığı belirtilen ve önemli yan tesirleri bilinen hidroksiklorokin tedaviden çıkarılarak, hafif olgularda favipiravir, orta-ağır olgularda remdesivir antiviral tedavi olarak rehbere alınmalıdır.
**Pandeminin birinci gününden itibaren çabucak tüm tam teşekküllü hastanelerin pandemi hastanesi olarak ilan edilmesi nedeniyle Covid-19 dışı hastaların önemli kasvetleri olmuştur. Halk ortasında hastanelere gitme konusunda endişe oluşturulmuşsa kronik kalp, sirkülasyon, beyin damar hastalıkları, kanserler dahil bir çok yaşamsal sıhhat probleminde da durumun kaygı verici boyuta ulaşacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
HEPİMİZ TIPKI GEMİDEYİZ
İhtarlarını daima tekrarlayacaklarının lisana getirildiği TTB raporu şu tabirlerle son buldu:
“Sorunları bu hale getirenler her vakit olduğu üzere artık de içinden çıkılmaz hale getirdikleri karanlık tablo için hatalı arayışına girmişlerdir. Problemleri lisana getiren, tahlil sunanları bir kalemde yok etme çabasına girişmişlerdir. Meğer bu ülke bizim/hepimizin, hepimiz bu gemideyiz; bilhassa demokratik meslek örgütlerinin bu hususlardaki birikimleri göz gerisi edilmeden, daha da fazla vakit geçmeden ortak akılla sıkıntıların üstesinden gelmememiz için hiçbir sebep yok.”
Sözcü
